TEŞVİKLER VE HİBELER

TEVFİK FİKRET CENGİZ

Hep yatırım, projeler, hibe programları, hangi yatırım ve nereye yapılmalı gibi konulara yönelik yazılar yazdık bu sütunda. Bütün bu yazılar bu sütunda verilmek istenen finans kaynakları ve hibe desteklerinin daha verimli kullanımına yönelik ve bilgilendirme amaçlı oldu.

Ülke açısından makro değerlendirmeler çok fazla yapılmadı. Bu konuda yazılı ve görsel medyada yeteri kadar yorumlar ve yol haritası çizen değerli uzmanlarımız bulunmaktadır. Ancak bireysel yatırım kararlarını mikro yatırım olarak adlandırırsak makro ortamdan doğrudan etkilenmektedir.  Aslında yatırım kararlarını etkileyen temel faktörlerden en önemlisi o ülkenin istikrarlı bir yapıya sahip olması ile doğrudan ilgilidir. Bu ister yerli yatırımcı ister yabancı yatırımcı için olsun fark etmez. Herkes güvenli, dalgaların olmadığı, yasal zeminin yatırımcıyı koruduğu ve rekabet hukukunun işlediği bir ortama gelir. Üstelik Türkiye’ye doğrudan yabancı sermaye akışı, sabit yatırım olarak, hiçbir zaman yeterli ya da bizim istediğimiz düzeyde olmamıştır. Yabancı sermaye yeni yatırımdan çok mevcut işletmelerin satın alınması ya da portföy yatırımları şeklinde gelmektedir. Son yıllarda ABD merkez bankasının 2,5 milyar doları piyasaya sürmesi gelişmekte olan ekonomilerin açıklarını kapatmakta etkili olmuş ancak bu kararın şimdi tersine dönmesi ile kalkınma modellerinin sürekliliğini sağlamaları bu ülkelerin kendi kaynaklarını daha etkin kullanmalarına bağlıdır.

Kaynakların etkin kullanımı konusunda şüphesiz tasarruf politikaları, verimlilik artışı, ARGE vs. politikalar oluşturulmuştur veya gerek duyulduğunda yenilenmektedir. Hibe programlarından ve kamu teşviklerinden faydalanarak yatırım yapmak isteyen yatırımcılar açısından bakıldığında ise bize göre olağanüstü bir fırsat oluşmuştur. Bunun en önemli nedeni sermaye maliyetini hibe fon kullanarak düşürebilme şansıdır. Yatırımına %50 hibe alan bir yatırımcı başlangıçtan itibaren maliyet avantajına sahiptir. Keza kamu teşvikleri ile özellikle beş ve altıncı bölgelerde yatırım yapanlar için de aynı şeyler söylenebilir. Daha doğrusu şu dönemde yatırım yapmak son derce avantajlı olacaktır. Zira hibelerin ve teşviklerin hep artarak gitmesi söz konusu olamaz.

2014 yılı itibariyle dünyadaki ekonomik gelişmeler ve Türkiye’ye yansımaları düşünülerek alınacak kararlarda teşvikler ve hibelerle ilgili olarak;

IPARD programı başladığında il ve sektör bazında ayrıma tabi iken daha sonra bu kural değişmiştir. Bu program her ile uygulanmalı ancak sektörel analizlere göre hangi yatırımın yapılacağı kısıt olarak konulmalı,

IPARD programında minimum rakamların hiçbir önemi yoktur. Uygulama bunu göstermiştir. Öyleyse ve ekonomik- sosyal analizlere göre ihtiyaç varsa, belli rakamların altındaki yatırımlar için daha basit bir alt program uygulamasına geçilmelidir,

Teşvik uygulamasında 3 ve 4.üncü bölge desteklerinin artırılması gerekli gibi görünmektedir. Bunun açıklaması bu illerde yapılan yatırımlara bakıldığında ortaya çıkacaktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu kapsamdaki illerin bazılarının 5 ve 6.ncı bölge illerinden ekonomik ve sosyal gelişmişlik anlamında bir farkı yoktur.

İl bazında teşvik uygulaması yerine Kalkınma Ajanslarının kapsadığı iller bazında teşvik ve hibe fonlarının düzenlenmesi daha uygun bir yaklaşım olabilir.

Bu düşünceler uygulamada gördüğümüz bir takım sorunların yarattığı çağrışımlardır. Başka şeyler de söylenebilir veya aksi görüşler de olabilir. Önemli olan neden- sonuç ilişkisinin analiz edilmesi ve en doğru sentezin yapılmasıdır. Daha da önemlisi kaynaklarımızın en verimli şekilde kullanılmasıdır.